Pratisyen Hekim mi Uzman Doktor mu? Güç, Otorite ve Toplumsal Hiyerarşi Üzerine Bir Siyaset Bilimi Analizi
Bir siyaset bilimci için her alan, iktidarın izlerini taşır. Sağlık sistemi de bundan muaf değildir. Hastaneler, sadece tedavi merkezleri değil; aynı zamanda otoritenin kurumsallaştığı, bireylerin rol ve konumlarının hiyerarşi içinde belirlendiği alanlardır. Bu bağlamda “Pratisyen hekim mi uzman doktor mu?” sorusu, yalnızca bir meslek tanımı tartışması değil; aynı zamanda bir güç ilişkileri ve toplumsal düzen meselesidir.
Sağlık Kurumlarında Güç İlişkilerinin Anatomisi
Her kurum gibi sağlık sistemi de kendi içinde bir iktidar piramidi üretir. En tepeye yerleşen uzman doktorlar, bilgiye ve otoriteye en çok sahip olan konumda görünürler. Pratisyen hekimler ise çoğu zaman bu yapının orta basamaklarında yer alır. Ancak burada kritik bir soru ortaya çıkar: Bilginin çokluğu mu, yoksa toplumla doğrudan temas mı gerçek gücü belirler?
Pratisyen hekimler, vatandaşla ilk teması kuran, devletin sağlık hizmetindeki yüzüdür. Bu açıdan bakıldığında onlar, “bürokratik sağlık düzeninin sokaktaki temsilcileridir.” Uzman doktorlar ise bilgiye dayalı otoritenin temsilcileri olarak, sistemin ideolojik meşruiyetini güçlendirir. Böylece biri halkla devlet arasında köprü kurarken, diğeri devletin bilgi iktidarını yeniden üretir.
İktidar, Bilgi ve Meşruiyet Üçgeni
Foucault’nun “bilgi iktidardır” tezi, sağlık sistemine uygulandığında şaşırtıcı derecede anlamlı bir tablo sunar. Uzmanlaşma, bilginin tekelleşmesinin modern formudur. Uzman doktor, hem bilgi hem de yetki anlamında sistemin merkezinde yer alırken, pratisyen hekim kamusal alanın sınırlarında dolaşır. Ancak bu sınırda olma hali, ona farklı bir güç biçimi kazandırır: Toplumsal etkileşim ve güven üretme kapasitesi.
Bir pratisyen hekim, ideolojik olarak “hizmet eden” figürdür. Uzman doktor ise “otorite kuran” figürdür. Devletin sağlık politikaları, bu iki rolü stratejik olarak kullanır; biri halkla ilişkiyi yumuşatır, diğeri kurumsal düzenin meşruiyetini korur.
Erkek Stratejisi ve Kadın Katılımı: Sağlıkta İktidarın Cinsiyeti
Siyaset bilimi, her gücün aynı zamanda cinsiyetli bir yapı taşıdığını söyler. Sağlık sisteminde de bu görünür. Erkek egemen iktidar dili, uzmanlığı bir “stratejik güç alanı” olarak konumlandırır. Uzman doktorluk, otoriteyi, karar verme gücünü ve statüyü temsil eder.
Kadın bakış açısı ise bu yapıya demokratik bir eleştiri getirir. Kadın doktorlar —özellikle pratisyen hekimler arasında— daha çok katılım, empati ve toplumsal dayanışma vurgusuyla hareket eder. Bu durum, sağlık sisteminde erkeklerin güç, kadınların ise toplumsal etkileşim odaklı bir siyasal temsil biçimi geliştirdiğini gösterir.
Burada temel soru şudur: Sağlıkta otoriteyi yeniden üretmek mi, yoksa dayanışmayı çoğaltmak mı daha siyasal bir eylemdir?
Vatandaşlık, Eşitlik ve Tıbbi Otorite
Bir vatandaş için hekim, devletin somut yüzüdür. Ancak pratisyen ile uzman arasındaki statü farkı, vatandaşın devlete erişim biçimini de belirler. Uzmanlık, tıbbi kararların merkezinde yer alırken, pratisyenlik vatandaşla devlet arasındaki sınırı yumuşatır. Bu nedenle sağlık sisteminin hiyerarşisi, aynı zamanda demokratik katılımın sınırlarını da şekillendirir.
Vatandaş, çoğu zaman uzman otorite karşısında edilgendir. Buna karşın pratisyen hekim, vatandaşın sesini dinleyen, katılımcı bir alan açabilir. Bu durum, sağlık politikalarının aynı zamanda bir vatandaşlık politikası olduğunu ortaya koyar.
Geleceğin Sağlık Siyaseti: Otoriteden Katılıma Doğru mu?
21. yüzyılın politik eğilimleri, merkeziyetçi yapılardan çok katılımcı ve etkileşimli modelleri öne çıkarıyor. Bu açıdan “pratisyen hekim mi, uzman doktor mu?” sorusu, geleceğin sağlık sisteminde hangi değerlerin öncelikli olacağını da belirleyecektir.
Eğer toplum, bilgiye dayalı otoriteyi sorgulayıp, iletişime dayalı katılımı güçlendirirse; sağlık sisteminde de demokratikleşme kaçınılmaz olur. Ancak statü ve unvana dayalı yapı devam ederse, sistem giderek teknokratik bir biçim alır.
Asıl soru şu:
Geleceğin sağlık toplumu, bilginin iktidarına mı, yoksa dayanışmanın gücüne mi yaslanacak?
Bu sorunun yanıtı, sadece tıbbın değil, demokrasinin geleceğini de belirleyecek.