İçeriğe geç

Gulyabani romanının konusu nedir ?

Gulyabani Romanının Konusu Nedir? Edebiyatın Öğretici Gücü Üzerine Pedagojik Bir Bakış

Öğrenmenin Dönüştürücü Gücüyle Başlamak

Bir eğitimci olarak her zaman şuna inanırım: öğrenme yalnızca bilgi edinmek değil, dünyayı yeniden anlamlandırmaktır. Öğrencilerimize bir romanı okuturken onlara sadece olay örgüsünü değil, insanın düşünsel dönüşümünü de öğretiriz. İşte bu bağlamda Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Gulyabani” romanı, hem bireysel hem de toplumsal öğrenmenin en çarpıcı örneklerinden biridir. Roman, yalnızca bir “korku hikâyesi” değil, aynı zamanda cehaletle akıl arasındaki savaşın edebi biçimidir.

Romanın Kısaca Konusu

“Gulyabani”, ilk kez 1913 yılında yayımlanmıştır. O dönem Osmanlı toplumunun modernleşme sancıları yaşadığı bir zamandır. Roman, bir konakta geçen olaylar etrafında şekillenir. Zengin bir aile, evlerinde garip olayların yaşandığını düşünür ve bunların bir “gulyabani” (korkunç bir cin ya da hayalet) tarafından yapıldığına inanır. Ancak roman ilerledikçe, bu olayların aslında insan kaynaklı olduğu ve hurafe, korku ve cehaletin insanların zihinlerini nasıl yönlendirdiği ortaya çıkar.

Bu yönüyle roman, “gulyabani” figürünü gerçek bir yaratık olarak değil, insanın bilinçaltındaki korkunun simgesi olarak kullanır. Hüseyin Rahmi’nin amacı, halk arasında yaygın olan batıl inançları eleştirmek ve aklın rehberliğini savunmaktır.

Pedagojik Açıdan Gulyabani: Öğrenme ve Eleştirel Düşünme

Pedagojik perspektiften bakıldığında “Gulyabani”, okura yalnızca bir hikâye anlatmaz; düşünmeyi öğretir. Bu roman, eleştirel düşünme becerilerinin erken örneklerinden biri olarak değerlendirilebilir. Öğrenci, olayları yüzeyde değil, derin anlam düzeyinde analiz etmeye teşvik edilir.

Roman, yapılandırmacı öğrenme kuramı açısından da değerlendirilebilir. Öğrenciler, romandaki karakterlerin korku, inanç ve akıl arasında kurduğu çatışmaları analiz ederek kendi anlam dünyalarını yeniden inşa ederler. “Gulyabani” böylece okuma sürecini pasif bir alımlama eyleminden çıkarır; aktif bir öğrenme deneyimine dönüştürür.

Öğrenme Teorileriyle “Gulyabani”yi Okumak

Sosyal öğrenme teorisi açısından roman, çevrenin birey üzerindeki etkisini mükemmel şekilde yansıtır. Roman karakterleri, çevrelerindeki hurafeleri sorgulamadan kabullenir; ta ki aklın sesi duyulana kadar. Bu, Bandura’nın “model alma” ilkesine benzer bir şekilde, toplumun bireyi nasıl biçimlendirdiğini gösterir.

Öte yandan insancıl öğrenme yaklaşımı açısından roman, bireyin içsel gelişimini de temsil eder. Gulyabani korkusuyla yüzleşen karakterler, aslında kendi içsel karanlıklarıyla yüzleşir. Bu, öğrencilerin de kendi önyargılarını ve öğrenme engellerini fark etmeleri için bir fırsattır.

Toplumsal Öğrenme: Hurafeden Akla Geçiş

“Gulyabani” yalnızca bireyin değil, bir toplumun öğrenme sürecini de simgeler. Hüseyin Rahmi, roman aracılığıyla akılcılığın eğitici gücünü savunur. Okur, olayların ardındaki gerçeği gördükçe kendi zihinsel zincirlerini kırar. Bu süreç, eğitimin toplumsal dönüşümdeki rolünü hatırlatır. Çünkü eğitim, yalnızca bireyleri değil, toplumların düşünme biçimlerini de değiştirir.

Romanın sonunda korkunun yerini mantık alır. Bu dönüşüm, pedagojik olarak “öğrenmenin yeniden yapılandırılması” sürecine benzer. Korku, bilginin ışığında anlamını yitirir; hurafeler sorgulama gücüyle çözülür.

Bugün İçin Gulyabani: Eleştirel Okumanın Gücü

Modern eğitimde “Gulyabani” hâlâ güncelliğini korur. Günümüzde de insanlar, sosyal medyada, siyasette veya gündelik yaşamda yeni “gulyabanilerle” karşılaşır. Bu kez onlar mitolojik değil, ideolojik ya da dijital biçimdedir. Roman, öğrencilerimize şunu öğretir: Her gördüğüne inanma, her korkunun ardında bir yapı vardır.

Bu bağlamda roman, medya okuryazarlığı ve eleştirel farkındalık derslerinde bile kullanılabilecek niteliktedir. Öğrenciler, romanın karakterleriyle özdeşleşerek bilgiye ulaşmanın, korkudan özgürleşmenin yollarını keşfedebilir.

Düşünmeye Değer Sorular

  • “Gulyabani”deki korkular, günümüz toplumunun hangi inanç ve önyargılarına benzer?
  • Bir öğrenci, hurafe yerine aklı rehber edindiğinde nasıl bir değişim yaşar?
  • Okuma eylemi, bir öğrenme biçimi olarak bizi hangi önyargılardan kurtarabilir?
  • Bugünün “gulyabanileri” kim ya da ne olabilir?

Sonuç: Gulyabani’den Öğrenmek

“Gulyabani”, yalnızca bir edebiyat eseri değil, bir öğrenme metaforudur. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın hiciv dolu diliyle, okur bir roman okurken aslında düşünmeyi öğrenir. Korkunun ardındaki gerçeği keşfetmek, her çağda bir eğitim eylemidir.

Bu nedenle “Gulyabani”yi okumak, yalnızca bir metni anlamak değil; kendimizi anlamaktır. Ve belki de en önemli soru şudur: Biz, kendi hayatımızdaki gulyabanileri tanıyabiliyor muyuz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet girişsplash